Seninle
ilk defa

Mustafa Kemal Atatürk
ATATÜRK VE SPOR
GÜREŞ
Atatürk, sporlar arasında en çok güreşi severdi. Bu nedenledir ki onun
güreşle ilgili anıları oldukça fazla ve ilginçtir.
İtalyanları yenen Milli Güreş Takımımız, Floryadaki Cumhurbaşkanlığı
Köşkünde büyük Atatürk tarafından davet ve kabul olunup, yemeğe
alıkonulmuştu. Atatürk İtalyanlar karşısında, parlak bir sonuç almış
olan güreşçilerimizi teker teker kutlamış, bu arada özel bir sevgi
duyduğu, sevimli ağır sıklet şampiyonumuz Çoban Mehmete takılmaktan da
kendini alamamıştı:
-Sen, herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet demiş, sonra ilave etmişti:
-Seninle güreş tutsak, beni de yenebilir misin?
Koca Çoban, çocuksu bir mahcubiyet içinde, başını öne eğerek:
-Sizi bütün cihan yenemedi Paşam, ben nasıl yenebilirim? demişti.
Büyük Atatürk Çoban Mehmetin bu cevabı karşısında pek duygulanmış ve
aslan yapılı ağır sıklet şampiyonumuzu alnından öpmüştü.
Atatürkün Florya köşkünde istirahat ettiği günlerde, Çoban Mehmet,
büyük Mustafa (Çakmak) ile birlikte Florya plajına gider, orada
etraflarını çeviren büyük meraklı topluluğun ortasında, kumlar üzerinde
güreş tutardı. Atatürk, belediye plajı kumsalında cereyan eden bu güreşi,
köşkten görür görmez, hemen haber salıp pehlivanları yanına çağırdı.
Köşkte Çoban Mehmete takılan, onun zeki cevapları karşısında keyiflenen
büyük Atatürk, kendileriyle uzun sohbetlerde bulunur, pehlivanlara yemek
çıkarttırırdı. Pehlivanlar köşkten ayrılırlarken de yaveri vasıtasıyla
ceplerine birer zarf koydurtmayı ihmal etmezdi. Zarfın içinden, o
zamanlar pek büyük bir maddi değer taşıyan, (enaz) 50 lira çıkardı.
Çoban Mehmetin Atatürk hakkında şu sözleri ilginçtir:
- Rahmetli Atatürk, güreşten çok iyi anlardı. Buna, bizlere huzurunda
yaptırdığı güreşlerde çok şahit olmuşumdur. Biz güreşirken, yaptığımız
hataları veya iyi hareketleri anında sezer, bize ihtarda bulunur veya
takdirlerini bildiren sözler söylerdi. Onun iltifatlarına nail olmak,
bizler için sevinç ve gururların en büyüğü olurdu hiç şüphesiz.
Büyük Atatürkün, güreş zevk ve merakının çocukluk yıllarından kalma
olduğunu, çocukluk arkadaşlarından olan eski Ankara Belediye başkanı
Asaf İlbayın şu sözlerinden de anlamak mümkündür:
-Çocukluk yıllarında da sık ve temiz giyinmeyi severdi. Kuvvetli ve
cesaretli insanlara hayranlık duyardı. Güreşe bayılır, mahalle
çocuklarını sık sık güreştirir, seyrine doyamazdı.
FUTBOL
Büyük Atatürkün futbolla ilgili bir anısını da en yakın
arkadaşlarından Kılıç Alinin oğlu olan, devrinin ünlü futbolcusu Gündüz
Kılıç, yıllar sonra kaleme aldığı ve Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir
yazısında, tatlı bir üslup içinde şöyle dile getirmiştir.
Atatürk, yakın arkadaşı Kılıç Alinin evine, ani bir ziyaret için
uğradığında, evde başka kimse bulunmadığı için, gencecik Gündüz Kılıç
tarafından ağırlanmıştı. Bundan sonrasını rahmetli Gündüz Kılıçtan
nakledelim:
..Atatürk şerbetini yudumlarken gel şöyle otur da seninle konuşalım
biraz dedi ve bana karşısındaki koltuğu gösterdi. Oturdum ama inanın,
içimin yağları eridi. İşin asıl zor tarafının bundan sonra başlayacağını
hissediyordum. Çünkü Atatürkün, özellikle gençlere, değişik zeka
soruları sorarak, onları imtihan etmekten pek hoşlandığını biliyordum.
Mahcup olmak korkusu bütün benliğimi sarmıştı . Fakat çok şükür sorduğu
soru, korktuğum türden olmadı .
O sıralarda Milli Futbol Takımımız, Halkevleri Takımı adı altında, Rusya
da beş, altı maç yapmıştı . Maçların çoğunda fena sonuçlar alınmıştı .
Yaşımın pek genç olmasına rağmen ben de kadroya alınmıştım. Ülkesinde
olup biten her şeyle ilgilenen Atatürkün, Rusya yenilgileri de gözünden
kaçmamıştı.
İlk sorusu neden yenildiniz? oldu. Kem küm ederek bir
şeyler söylemeye çalıştım. Atatürk, pek üstelemeden ikinci sorusunu
sordu: Peki bu yenilgiler seni çok üzdü mü? dedi. Son derece
üzüldüğümü anlatmaya çalışırken bir el hareketiyle beni susturup kendi
konuştu:
- Dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen ordu, yenilmeyen takım,
yenilmeyen kumandan yoktur.
Yenildikten sonra
üzülmekte tabidir. Ancak bu üzüntü insanın maneviyatını yok edecek, onu
çökertecek seviyeye varmamalıdır. Yenilen, hemen toparlanmalı, kendini
yeneni yenmek için olanca gücüyle azmiyle daha çok çalışmalıdır dedi.
Sonra futbolun nasıl oynandığını anlatmamı istedi. Hemen kağıt kalem
aldım. Oyun sahasını çizerek, o zaman ki değimiyle müdafileri,
muavinleri ve muhacimleri yerlerine yerleştirip, onların görevlerini ve
ana kaideler ile hedeflerini anlattım. Atatürk:
-Yahu desene, bizim harp oyunları gibi bir şey sizin oyun da. Sizin
işde, strateji bilgisi ve kurmay kafası ister diye önemser önemser
başını salladı.
Rahmetli Gündüz Kılıçın bu anısı, Atatürkün futbol hakkındaki
düşündüklerini, bize öğretmesi bakımından büyük önem ve değer taşır.
OKÇULUK
Büyük
Atatürk, Türkün ata yadigarı sporlarından biri olan okçuluğa karşı da
büyük ilgi göstermiştir. Bir zamanlar Türkün şanına şan katan bu sporun
yeniden ihyası yolunda ilk emir ve direktifler Atatürkten gelmiştir.
Atatürkün emir ve direktifleriyle milli sporumuz okçuluğun
canlandırılması, gelişmesi ve eski şöhretine yeniden sahip olabilmesi
amacıyla ilk adım, 1937 yılında atıldı. Bu ilk adımda, ünlü kemankeş
Tozkoparan Mir- i Alem Ahmed Ağanın soyundan gelen, iki eski ve ünlü
okçumuz; İbrahim Özok ile Bahir Özok kardeşlerle birlikte, ikinci Sultan
Mahmud devrinin ünlü kemankeşlerinden olup, yine o tarihlerde ilk
okçuluk kitabını yazan Mustafa Kani (Kemankeş Mustafa)nin torunlarından
Vakkas Okatan ve bu Ata sporuna gönül vermiş kişilerden Prof. Necmeddin
Okyay ile Hafız Kemal Gürses ve o tarihlerde Beyoğlu Vakıflar Müdürü
olan, değerli tarihçi Halim Baki Kunterin payları büyüktür. Beyoğlu
Halkevinin bünyesi içinde kurulan Ok Spor Kurumu, tertiplediği
okçuluk yarışmalarıyla, bu yolda önemli girişimlerde bulunurken,
gençlerden de büyük ilgi görmüştür. Kızlı erkekli 30 kadar genç okçuyla
birlikte çalışan, eski ünlü okçular, bu sporu yeniden ihya ederlerken,
büyük emekler vererek Ok Spor Müzesini kurumuşlardır.
Bu müze, Türk okçuluk tarihine ait paha biçilmez eserler ve hatıralarla
donatılmıştır.
Atatürk, hastalığının hızla ilerlediği bir döneme rastlamasına rağmen,
bu kulübün faaliyetleriyle yakından ilgilenmiş, milli sporumuz olan
okçuluğun, canlanması, gelişmesi ve eski şöhretine yeniden sahip
olabilmesini yürekten arzulamıştır.
Ancak çok geçmeden, Atatürkün ölümüyle okçuluk sporumuz birden hamisiz
kalıvermiş, büyük emeklerin ürünü, Ok Spor Kurumu ve eşsiz değerleri
sinesinde barındıran Ok Spor Müzesi, kütüphanesi ve arşiv ile bir gece
içinde kapatılıvermişti. Bu arada kulübün dolaplarında bulunan, eski
Türk okçuluğuna ait paha biçilmez değerdeki müze, kütüphane ve arşiv,
bir gecenin içinde meçhul kişiler tarafından yağma edilmişti.
Türk okçuluğu uzun bir duraklamadan sonra Büyük Atatürkün okçuluk
sporuna karşı olan ilgisini yakından bilen Celal Bayarın, Cumhurbaşkanı
olmasıyla yeniden ele alınmış ve onun, özel olarak görevlendirdiği ünlü
kemankeş Tozkoparan ahfadından Fazıl Özok tarafından derlenip
toparlanarak ihya edilmiştir.
| Deutsch | Home , Informatinen , Türkische Gedichte , 10 Gründe , Männer , Horoskope , Chin. Horoskop , Atatürk , |
| Daila Lama , Einstein , Denk mal nach , Picture , SMS , Klingel Töne , Post Card , Anoncen | |
| Tükisch | Home , Informationen , Şiirlerim , Atatürk , Mutluluğun yolu , Adam , Fıkralar , Aşk testi , Kader Sayısı , Sevemek nedir , Çeltiç Astroloji , Yıldız Falı , Çin Falı , Melodiler , Çiçeklerin dilinden , İlanlar , |